Main Page Aims and Scope Editorial Board Instructions to Authors Contact

 
Eurasian J Pulmonol: 13 (1)
Volume: 13  Issue: 1 - April 2011
Hide Abstracts | << Back
REVIEW ARTICLE
1.Capacity of Carbon Monoxide Diffusion
Gazi Gülbaş, Hakan Günen
doi: 10.5505/solunum.2011.15807  Pages 1 - 8
Karbon monoksit (CO) difüzyon kapasitesi (DLCO) testi, iyi stan-dardize edilip doğru değerlendirildiği zaman, özellikle paranki-mal ve vasküler akciğer hastalıklarının tanı ve takibinde önem¬li bilgiler sağlar. Bu derleme, testin doğru uygulanıp değerlen¬dirilmesine katkıda bulunma amacıyla yazıldı.
Carbon monoxide diffusion test provides important information in diagnosis and follow-up of parenchymal and vascular pulmo¬nary diseases, if -well-standardized and evaluated correctly. This review is prepared to contribute to the correct application and evaluation of this test.

RESEARCH
2.Comparision of Efficacy and Safety of Moxifloxacin Monotherapy Versus Ceftriaxone Plus Clarithromycin in Hospitalized Adult Community-Acquired Pneumonia (CAP) Patients With Risk Factors
Tevfik Özlü, Hakan Karahan, Yılmaz Bülbül, Savaş Özsu, Funda Öztuna
doi: 10.5505/solunum.2011.47715  Pages 9 - 13
Amaç: Bu çalışmada, servise yatırılarak tedavi edilen ve risk faktö¬rü taşıyan toplum kökenli pnömoni (TKP) hastalarında (grup Illb), moksifloksasin monoterapisi ile seftriakson+klaritromisin kombinasyonunun (standart tedavi seçeneği) etkinlik ve güveni-lirliğinin karşılaştırılması amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem: Mart 2007 ile Eylül 2008 arasında KTÜ Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Kliniği'nde yatarak tedavi gören TKP olguları çalışmaya alındı. Hastalara başvuru sırasına göre Türk Toraks Derneği önerilerine uygun olarak ilk seçenek (seftriakson İV+klaritromisin İV) ya da ikinci seçenek tedavi (moksifloksasin İV) uygulandı. Ardışık tedavide, ilk grupta oral sefuroksim akse-til+klaritromisin, ikinci grupta ise oral moksifloksasin kullanıldı. Hastalann başvuruda, 3. 5. ve 14. günde klinik ve laboratuvar verileri kaydedildi.
Bulgular: Belirtilen tarihler arasında 23'ü erkek, 13'ü kadın oknak üzere toplam 36 olgu çalışmaya dahil edildi. Risk faktörleri ola¬rak 25 olguda eşlik eden kronik bir hastalık ve 21 olguda ileri yaş (>65 yaş) saptandı. Ağırlık faktörü olarak en sık, plevral efüzyon (13 hastada) ve solunum yetmezliği (12 hastada) görüldü. Tedavinin 14. gününde yapılan değerlendirmede, birinci grupta 17 hasta, ikinci grupta ise 18 hastanın tamamında klinik kür elde edildi (P=0.500). Radyografik rezolüsyon bakımından gruplar farklı bulunmadı ve çalışma sonunda 2 olguda rezolüsyonun tam olmadığı görüldü (P=0.243). Birinci grupta, tedavinin 5. gününde ateşin devam etmesi nedeniyle bir olgu "tedavi başarısızlığı" ola¬rak değerlendirildi. Toplam tedavi süresi, yatış süresi ve iş günü kayıpları yönünden iki grup arasında farklılık saptanmadı.
Sonuç: Sonuç olarak, çalışmamız, servise yatırılarak: tedavi edilen ve risk faktörü taşıyan toplum kökenli pnömoni (grup Illb) hastala¬rında moksifloksasin ile seftriakson+klaritromisinin benzer klinik etki ve yan etki profiline sahip olduğunu ortaya koymuştur.
Aim: In this study, the efficacy and safety of moxifloxacin monotherapy versus ceftriaxone plus clarithromycin (comparator) "was compared in hospitalized adult community-acquired pneumonia (CAP) (group Illb) patients with risk factors.
Material and Methods: Patients with CAP hospitalized in KTU School of Medicine, Pulmonology Clinic between March 2007 and September were included in the study. Patients were consecutively treated using either primary (ceftriaxone plus clarithromycin IV) or secondary (moxifloxacin rV) therapeutic options according to the Guidelines of Turkish Thoracic Society. For the sequential therapy, oral cefuroxime axetil plus clarithromycin and oral moxifloxacin "were used respectively. Clinical and laboratory data were recorded in first, 3rd, 5th and 14th days.
Results: During study period, 23 men and 13 "women (total 36 patients) "were included in the study. Risk factors "were a co-morbid disease (25 pts) and advanced age (>65 years) (21 pts). Pleural effusion (13 pts) and respiratory failure (12 pts) were the most commonly seen severity factors. At the end of treatment (14th day) period, clinical cure was obtained in 17 patients in the first and 18 patents in the second treatment groups (P=0.500). Radiographic resolution rates were not statistically different between groups and 2 patients had incomplete resolution at the end of treatment period (P=0.243). Because of persistence of fever at 5th day of treatment, treatment failure was described in one patient in the first group. Total treatment duration, hospitalization and loss of "work-days "were not different between groups.
Conculation: In conclusion, our study has showed that moxifloxacin has similar clinical efficacy and safety profile "with ceftriaxone plus clarithromycin in hospitalized community-acquired pneumonia (CAP) (group Illb) patients with risk factors.

3.The Efficiency of the Rapid Pleurodesis with Iodopovidone via Small-Bore Catheter in Malignant Pleural Effusions
Demet Turan, Ülkü Aka Aktürk, Benan Çağlayan, Ali Fidan, Sevda Şener Cömert, Nesrin Kıral, Banu Salepçi
doi: 10.5505/solunum.2011.80106  Pages 14 - 20
Amaç: Malign plevral efüzyonlu hastalarda, küçük çaplı kateter kullanılarak povidon iyot (iodopovidon) ile yapılan hızlı plöre-dez tekniğinin etkinliğinin değerlendirilmesi amaçlandı.
Gereç ve Yöntem: Ocak 2008 - Şubat 2009 tarihleri arasında malign plevral efüzyon tanısıyla kliniğimize yatan 15 hasta, pros-pektif olarak çalışmaya dahil edildi. Uygulama için, lokal aneste¬ziyi takiben 12F ince kateter plevral boşluğa yerleştirildi ve sıvı drene edildi. Drenaj sonrası tam reekspansiyon görülen olgular¬da, kateterin klempe edilmesini takiben, 20 mi %10'luk povidon-iyot + 80 mi SF karışımı plevral boşluğa verildi. İki saat sonra klemp açılarak sıvı boşaltıldı ve günlük drenaj miktarı dikkate alınmaksızın en geç 48 saat içerisinde plöredez işlemi tamamla¬nıp kateter çekilerek hastalar taburcu edildi.
Bulgular: Hastaların 12'si (%80) kadın, 3'ü (%20) erkekti; yaş ortala-maları 55-3±11.9 idi. Olgularda en sık saptanan primer maligniteler akciğer (%33.3), over (%33.3) ve meme (%20) karsinomu idi. Plevra sıvısının görünümü olguların 8'inde (%53) serohemorajik, 7'sinde (%46.7) serofibrinözdü. Serohemorajik sıvıların %87'si ile serofibri-nöz sıvıların %85'inde plöredez yanıtı mevcuttu ve aralarında anlamlı fark saptanmadı (p>0.05). Plöredez yanıtı alınan ile alına¬mayan olgular, LDH ve pH değerleri açısından benzerdi. Olguların 8'inde (%53.4) plöredez işlemine tam yanıt, 5'inde (%33.3) parsiyel yanıt saptandı. Toplam yanıt oranı %86.6 olarak bulundu. Plöredez sonrası olguların 7'sinde komplikasyon görüldü. Ağn (%26.7) ve hipotansiyon (%20) dışında komplikasyon olmadı.
Sonuç: Malign plevral efüzyonda küçük çaplı kateter kullanılarak povidon iyot ile yapılan hızlı plöredez güvenilir, etkili, ucuz bir yöntemdir. Hastalann hastanede kalış süresini kısaltmakta ve maliyeti düşürmektedir.
Aim: To evaluate the efficacy of rapid pleurodesis with iodopovidone via small-bore catheter in malignant pleural effusions.
Material and Methods: Between January 2008 - February 2009, 15 malignant pleural effusion patients hospitalized in our department "were enrolled in the study prospectively. Following local anesthesia 12F small-bore catheter "was inserted into pleural cavity and fluid was drained. After full re-expansion, the catheter "was clamped and solution (20 ml 10% iodopovidone + 80 ml saline) "was infused into pleural cavity. After 2 hours, catheter "was declamped and fluid "was drained. Without taking into concederation the amount of drainage, pleurodesis "was completed, chest tube "was removed and patients "were dicharged in 48 hours at the most.
Results: Twelve patients (80%) were female and 3 (20%) were male and mean age was 55.3+11.9- Lung (33-3%) ovarian (33-3%) and breast (20%) cancer were the most frequent primary tumors. Pleural fluid was serohemorrhagic in 8 (53%), serofibrinous in 7 (46.7%) and success rates were 87% and 85% respectively without statistical significance (p>0.05). Successful and unsuccessful cases "were similar regarding fluid LDH and pH. There "was complete response in 8 (53.4%) and partial response in 5 (33-3%) patients. Overall succes rate was 86.6%. Complication developed in 7 patients: pain (26.7%) and hypotension (20%).
Conciliation: Rapid pleurodesis with iodopovidone via small-bore catheter in malignant pleural effusion is effective, safe and inexpensive procedure. It shortens hospitalisation period, maintaining cost-effectiveness.

4.The Frequency of Influenza and Pneumococcal Vaccination in COPD
Savaş Özsu, Ergün Uçar, Yakup Arslan, Emin Maden, Hayati Bilgiç
doi: 10.5505/solunum.2011.88155  Pages REVIEWER LIST - 25
Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH) önemli bir halk sağ¬lığı sorunudur. KOAH atakları mortalite ve morbiditenin en önemli nedenidir. Atakların önlenmesinde etkin tedaviler henüz yeterli değildir. KOAH ataklarını sıklıkla bakteriyel veya viral infeksiyonlar tetiklemektedir. Bu yüzden, KOAH tanısı olan hastalara grip ve pnömokok aşısı önerilmektedir. Yapılan çalışmalar, aşılamanın mortalite ve morbiditeyi azalttığını gös¬termektedir.
Biz bu çalışmada, çeşitli soruları içeren anket formu ile KOAH tanılı olgularla yüz yüze görüşerek, grip ve pnömokok aşısı uygulanma sıklığını sorguladık.
Çalışmaya, Kasım 2009 ile Mart 2010 tarihleri arasında poliklini¬ğimize başvuran 129 hasta alındı. Hastaların demografik veri¬leri ve aşı uygulanma öyküleri anket formuna kaydedildi. Hastaların ortalama yaşı 67 (41-85) idi ve %95'i erkekti. Hastaların %8'inde hafif, %47'sinde orta, %45'inde ağır ve çok ağır KOAH tanısı vardı. Çalışmamızda, KOAH'ta grip için aşı¬lanma sıklığının %37, pnömokok aşılanma sıklığının ise %15 olduğu görüldü. KOAH ağırlığıyla aşılanma sıklığı arasında ilişki bulunmadı. Çalışmamız KOAH olgularında aşılanma sık¬lığının az olduğunu göstermektedir. Bu nedenle aşılanmanın önemini daha fazla vurgulamalıyız.
Chronic obstructive pulmonary disease (COPD) is an important public health issue. COPD exacerbations are the common cause of mortality and morbidity. Efficient treatment strategies for prevention of exacerbations are still inadequate. Most acute exacerbations are triggered by viral or bacterial infections. Therefore, vaccinations against influenza and pneumococcus are currently recommended for all persons -with COPD. Several studies showed that vaccination reduces the mortality and morbidity related to COPD.
The aim of present study -was to investigate the influenza/ pneumococcal vaccination rate and predictors of influenza and pneumococcal vaccination among them. Questionnaire forms including questions about demographic data of patients and also influenza/pneumococcal vaccination -were filled by face to face interview method.
The study -was carried out between November 2009 and March 2010 and this study included 129 patients. The mean age of the patients -was 67 (41-85) years; and 95% "were males. COPD severity -was graded as mild in 8% of patients, moderate in 47 %, severe and very severe in 45 % respectively. The rate of patients having been vaccinated in the previous year -was 37%, and the rate of pneumococcal vaccination at least once -was 15%. In the present study it -was found that there -was no correlation between vaccination frequency and severity of COPD. This study showed that influenza and pneumococcal vaccination rates among COPD patients are quite low. Therefore, importance of vaccination should be emphasized by clinicians.

5.The Smoking Behaviour Among the Women in a Rural Area in Şanlıurfa, Turkey
Elif Köse, Pınar Pazarlı, Zeynep Şimşek
doi: 10.5505/solunum.2011.44712  Pages 26 - 31
Amaç: Çalışmamızda, ülkemizin kırsal bir bölgesinde yaşayan 16 yaş
üstü kadınlar arasında sigara içme davranışının değerlendirilmesi
amaçlanmıştır.
Yöntem: Örneklem seçiminde sağlık ocaklan tarafından dolduru¬lan "ev halkı tespit fişleri"nde (ETF) kayıtlı nüfus dikkate alın¬mıştır. Hesaplanan optimum örneklem büyüklüğünün (n=390) %94.4'üne ulaşılmış ve toplam 368 kadınla görüşme yapılmıştır. Kadınlara, araştırmacılar tarafından geliştirilen çoktan seçmeli ve açık uçlu üç bölümden oluşan toplam 28 soru, iki hekim ve daha önceden anket hakkında eğitilen beş yardımcı sağlık personeli tarafından yüz yüze görüşme yöntemi ile yöneltilmiştir.
Bulgular: Çalışmaya katılan kadınların %25.6'sı aktif sigara içicisi olmak üzere, %3.3'ünün ara sıra sigara içicisi, %22.3'ünün düzenli sigara içicisi olduğu ve %5.2'sinin eski sigara içicisi olduğu belirlenmiştir. Kadınların %65-5'inin sigarayı hiç içmedi¬ği, %3.8'inin ise sigara içmeyi denediği ancak aktif sigara içicisi olmadığı öğrenilmiştir. Sigaraya başlama nedenleri arasında en sık (%33.1) "stres" seçeneği işaretlenmiştir. Düzenli sigara içen kadınların %51.2'sinin hamilelikleri sırasında da sigara içmeyi sürdürdükleri ve %74.4'ünün çocuklarının yanında sigara içtiği belirlenmiştir.
Sonuç: Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin kırsal bir bölgesinde yaşayan her dört kadından biri sigara içicisidir. Bu sonuç, ülke¬miz kadınları arasında sigara kullanımını engelleme amacıyla yapılacak olan çalışmaların, toplumun kırsal kesiminde yaşayan kadınları da içine alacak şekilde yürütülmesi gerektiğini gös¬termektedir.
Aim: In this study, we aimed to evaluate the smoking behaviour of the "women over 16 years old in a rural area of Turkey.
Material and Methods: Selection of representative sample is based on the population, included in household records of the village clinics. 94.4% of the representative sample (n=390) were available and 368 "women "were interviewed. The questionaire including 28 mutiple-choice questions "was performed face to face by 2 physicians and 5 educated health co-workers.
Results: 25.6% of the women were active smokers; 3.3% were occasional smokers; 22.3% were regular smokers. 65.5% were never-smokers; 5.2% "were ex-smokers; 3.8% "were non-active smokers "which experienced smoking before. The most frequently reported factors effecting initial smoking were "stress" (33.1%) and "curiosity" (25.7%). Among the regular smokers, 51.2% "were also active smokers during their pregnancy and 74.4% were smoking near by their children.
Conciliation: One of every four "women is a smoker in a rural area, in South-East Anatolia Region. The combat "with tobacco in our country should also include the combat actions in rural areas.

6.Quantitative detection of Streptococcus pneumoniae, Haemophilus influenzae and Moraxella catarrhalis on sputum in exacerbations of chronic obstructive pulmonary disease by real-time PCR
Bengi Akın, Baykal Tülek, Uğur Arslan, Latife Sütçü, Duygu Fındık, Mecit Süerdem
doi: 10.5505/solunum.2011.88156  Pages 32 - 40
Amaç: Bu çalışmada, kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) alevlenmesinin en sık rastlanılan üç bakteriyel etkeni olan S. pneumoniae, H. influenzae ve M. catarrhalis'in gerçek zamanlı polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) tekniği ile saptanması ve sonuçların kültür ile karşılaştırılması amaçlanmıştır.
Yöntem: Çalışmaya KOAH alevlenmesi olan 62 hasta alındı. Hastalar Anthonisen kriterlerine göre sınıflandırıldı. Hastalann başvuru sırasında indüklenmiş balgam örnekleri alınarak üç solu¬num mikroorganizması için gerçek zamanlı PCR uygulandı.
Bulgular: Gerçek zamanlı PCR 47 hastada (%75.8) çalışılan üç mik-roorganizmadan biri için pozitif, bakteri kültürleri ise sadece 11 hastada (%17.7) pozitifti. Gerçek zamanlı PCR ile multipl pato¬jenler de saptanabilirken kültür buna olanak sağlamadı. Çalışılan üç mikroorganizmanın gerçek zamanlı PCR ile saptanma oranla¬rı sırasıyla S. pneumoniae %53.2, H. influenzae %17.7 ve M. catarrhalis %35-5 şeklindeydi. Gerçek zamanlı PCR sonuçları ile hasta karakteristikleri arasında anlamlı bir ilişki görülmedi.
Sonuç: Çalışmamızda, KOAH alevlenmesiyle başvuran hastalarda gerçek zamanlı PCR tekniği ile bakteri saptanma oranları kültü¬re göre belirgin derecede yüksekti. İnfekte alevlenme oranının yüksek olması nedeniyle, orta ve ağır şiddette alevlenmeli hastalara ampirik antibiyotik tedavisi başlanmalı ve verilecek antibiyotikler üç ana solunum patojenini etkileyebilecek spektruma sahip olmalıdır.
Aim: The aim of this study "was the detection of the most common three bacterial causes (S. Pneumoniae, H. influenzae and M. catarrhalis) of chronic obstructive pulmonary disease (COPD) exacerbations, using real-time polymerase chain reaction (PCR) technique and to compare it with the culture results.
Methods: Sixty two patients with COPD exacerbation were enrolled to the study. Patients were classified according to Anthonisen's criteria for COPD exacerbations. Real-time PCR for 3 respiratory microorganisms "was performed on induced sputums collected at admission.
Results: Real-time PCR was positive in 47 patients (75.8%) for at
least one of the three microorganisms, hovewer bacterial cultures were positive in only 11 patients (17.7%). Multiple pathogens were also found with real-time PCR but were not detected by culture. Detection rates of the three studied microorganisms by real-time PCR were as follows: S. pneumoniae 53.2%, H. influenzae 17.7% and M. catarrhalis 35-5%. There was no significant relationship between real-time PCR results and patient characteristics.
Conciliation: Our study showed that the prevalence of bacteria detected by real-time PCR "was substantially higher in comparison to the culture. Because of the high rate of infected exacerbations, an ampiric antibiotic therapy should be started and the spectrum of this therapy should cover these three major respiratory pathogens.

CASE REPORT
7.Miliary Pulmonary Metastases of Malign Pleural Mesothelioma
Ender Levent, Nesrin Sarıman, Akın Cem Soylu
doi: 10.5505/solunum.2011.92063  Pages 41 - 45
Malign plevral mezotelyoma, plevra yüzeyi geniş yayılım göste¬ren, torasik yapılara doğrudan invazyon yapan, agresif bir tümördür. Malign plevral mezotelyomada miliyer metastaz görülmesi çok ender olmakla birlikte, primer odağın saklı olduğu bazı hastalarda tanı anında, bazı hastalarda da ileri dönemde miliyer metastazlara rastlanabilmektedir. Bu neden¬le, diffüz miliyer ya da mikronodüler pulmoner lezyonların varlığında, ayırıcı tanıda malign mezotelyoma da düşünülmeli¬dir. İmmünohistokimyasal incelemeler, özellikle primer oda¬ğın bilinmediği diğer malign metastazlardan ayırıcı tanıda önemlidir.
Mikst tipte malign plevral mezotelyoma tanısı almış, sigara ve asbest maruziyeti tanımlamayan, 58 yaşında kadın hasta, tanı¬dan 9 ay sonra saptanan miliyer akciğer metastazları nedeniyle sunulmaktadır. Hasta tanıdan 17 ay sonra malign mezotelyoma-ya bağlı solunum yetmezliği ile eksitus olmuştur.
Malign pleural mesothelioma is characterized as an aggressive tumor that spreads -widely on the pleura and invases directly thoracic structures. Miliary metastases are very rare in malignant pleural mesotheliomas. However, they can be observed at the time of diagnosis in some of the cases -when the primary lesion is not detected and in some others in the later stages. For this reason one should suspect malignant mesotheliomas in the differential diagnosis -when presentation is -with diffuse miliary or micronodular pulmonary lesions. Immunehistochemical studies are helpful especially in differential diagnosis of other metastases when the primary lesion is not known.
Here, a 58 year-old -woman having mixed type malignant pleural mesothelioma is being presented because she had miliary pulmonary metastases revealed in thorax CT at the 9th month of the diagnosis. She -was not a smoker and there -was no history of asbest exposition. The patient died due to respiratory insufficiency at the 17th month of the diagnosis.

8.Actinomycosis Diagnosed by Transthoracic Needle Aspiration That Imitate Malignancy
Halide Kaya, Erdoğan Çetinkaya, Güler Özgül, Gülşah Günlüoğlu, Emine Kamiloğlu, Atayla Gençoğlu, Nur Büyükpınarbaşılı
doi: 10.5505/solunum.2011.48344  Pages 46 - 48
Pulmoner aktinomikoz tanısı klinisyenler için hâlâ önemli bir problemdir. Klinik olarak diğer infeksiyon hastalıklarına ve malign hastalıklara benzediği için tanı, olguların büyük bir bölümünde ancak cerrahi işlemden sonra konulabilmektedir. Kliniğimize malignite ön tanısı ile sevk edilen 55 yaşındaki erkek hastanın akciğer grafisinde sol hemitoraksta antibiyotik
tedavisine yanıtsız nonhomojen dansite artışı mevcuttu. Toraks bilgisayarlı tomografide (BT) lingulada hilustan perifere üçgen şeklinde uzanan, geniş tabanlı ile plevral yüze oturan ve kavitasyon içeren konsolidasyon alanı vardı. Fiberoptik bronkoskopi ile tanı elde edilemedi. BT eşliğinde transtorasik iğne aspirasyonu ile histopatolojik olarak pulmoner aktinomikoz tanısı kondu. Malignite ayırıcı tanısında pulmoner aktinomikozun da
akla getirilmesi amacıyla bu olguyu sunduk.
Diagnosis of pulmonary actinomycosis is still an important problem for clinicians. Since clinically it is similar to other infectious and malignant diseases, the majority of patients are
diagnosed after the surgical procedure. Fifty five years old male patient was referred to our clinic with the prediagnosis of malignancy. The patient's chest X-ray revealed increased
nonhomogeneous density in the left hemithorax unresponsive to antibiotic treatment. In his thoracic computed tomography(CT) a consolidation area with cavitation was observed in the
lingular segment. The consolidation area was was in the form of a triangle extending from the hilum to the periphery, with a large base area placed on the pleural surface. The diagnosis could not be obtained by fiberoptic bronchoscopy. With CTguided
transthoracic needle aspiration, diagnosis of pulmonary actinomycosis was obtained histopathologically. Here, we are presenting this case to remind the clinicians that pulmonary actinomycosis should also be considered in the differential diagnosis of pulmonary malignancy.

9.A Case of Organising Pneumonia Associated with Streptococcus pneumoniae
Dilek Çakmakçı Karadoğan, Sibel Özkurt, Göksel Kıter, Ali Ekinci, Sevin Başer, Fatma Evyapan
doi: 10.5505/solunum.2011.19484  Pages 49 - 53
Organize pnömoni, birçok klinik ve radyolojik durumla ilişkili inflamatuar bir akciğer hastalığıdır. Hiçbir solunumsal sıkıntısı olmayan 57 yaşındaki kadın hastanın yaklaşık 1 aydır devam eden uyku hali, halsizlik, yorgunluk, terleme, baş dönmesi yakınmaları mevcuttu. Akciğer grafisinde, bilateral yama tarzı infiltrasyonları olması nedeniyle ileri tetkiki yapıldı. Transtorasik tru-cut biyopsi sonucunda organize pnömoni (OP) tanısı kondu. Başlangıçta hiçbir etiyolojik faktör saptanamamışken, BAL sıvısında Streptococcus pneumoniae üremesi üzerine organize pnömoninin, mikrobiyolojik bir nedene ikincil OP ola¬bileceği düşünüldü. Hastaya 1 mg/kg/gün prednizolon tedavisi başlandı ve 6 ay süreyle, azaltılan dozlarda verildi. Tedavi sonu kontrolünde, hastanın en belirgin yakınması olan uyku halinin tamamen geçtiği, olgunun klinik olarak iyileştiği ve radyolojik olarak lezyonların tama yakın gerilediği görüldü.
Organizing pneumonia is a histopathological entity that has been described in association -with numerous clinical and radiological conditions. A 57-year-old female patient -was evaluated for somnolence, fatique, exhaustion and sweating that started 1 month ago. Although she had no respiratory symptoms, bilateral patchy infiltrations -were seen on her chest x-ray taken for routine evaluation for differential diagnosis of those infiltrations. Transthoracic tru-cut lung biopsy -was taken and patient -was diagnosed as organising pneumonia (OP) -with relevant histopathological findings. Although no etiological factor has been identified at the beginning, Streptococcus pneumoniae has been determined in the BAL fluid and the case is thought to be OP secondary to a microbiologic etiology. Oral prednisolon treatment has been started at 1 mg/kg/day dosage and tapered within 6 months. Six months later, the somnolence disappeared completely, patient recovered clinically and infiltrations on her chest radiograph showed significant regression.

10.Topical Mitomycin-C Use in Tracheohronchopathia Osteochondroplastica: A case report
Ahmet Levent Karasulu, Levent Dalar, Sedat Altın, Gülşah Günlüoğlu, Sinem Nedime Sökücü, Ekrem Cengiz Seyhan, Güngör Çamsarı
doi: 10.5505/solunum.2011.70188  Pages 54 - 56
Trakeabronkopatia osteokondroplastika (TBO) trakea ve bronşla¬rın submukozal yerleşimli kıkırdak ve kemik dokusu içeren nodüllerle karakterize, ender görülen bir dejeneratif hastalıktır. Tedavisinde temel seçenek endobronşiyal tedavi yaklaşımıdır. Lokal mitomisin-C uygulaması ile palyasyon sağlanan bir olgu¬muzu sunarak hastalığın farklı bir tedavi seçeneği açısından tar¬tışılması amaçlandı.
Tracheobronchopathia osteochondroplastica (TBO) is a rarely seen degenerative disease of the trachea and bronchi -which is characterized by nodularity including osseous and collagen structures. Its main therapeutic option is bronchoscopic endobronchial therapy. We are presenting this case to discuss a different treatment approach of providing palliation by local mytomycin-C application.



 
Quick Search

 




















 
Copyright © 2016 Turkish Respiratory Society. All rights reserved
Bu web sitesi sağlık profesyonellerine yöneliktir. İçeriğindeki yazılar ve dökümanlar hekim veya eczacı görüşü yerine geçmez. Sitenin kullanımıyla ilgili her türlü sorumluluk kullanıcıya/ziyaretçiye aittir.

LookUs & Online Makale